Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, İstanbul’da yaşanan ani yağış ve sel baskınlarını değerlendirdi. Kurnaz, “Bu yağışlar beklenmedik yağışlar olduğu için tehlikeli. Yoksa 3 gün önceden bu yağışın geleceğini biliyor olsak, hayat çok daha kolay olurdu hepimiz açısından” dedi. Prof. Dr. Kurnaz, “Bu İkitelli’deki gibi bir şey Silivri’de olur mu? Çanakkale’de olur mu? Edirne’de olur mu? Düzce’de olur mu? bunların hepsi olabilir, mümkündür. Ama hani bunun zamanını söylemek ancak yarım saat, 1 saat, 2 saat önceden mümkün. Günler öncesinden ‘Hazırlıklı olun’ demenin çok fazla imkanı yok bu konuda” dedi.
Prof. Dr. Kurnaz, “Şimdi neyse ki uyurken yakalanma durumu söz konusu olmadığından daha az can kaybıyla atlattık. Ama emin olun 2030’a kadar bir daha görür müyüz, görürüz” ifadelerini kullandı.
Son olarak İstanbul ve Kırklareli’nde yaşanan ani yağış ve sel baskınlarını değerlendiren Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Levent Kurnaz, İklim değişikliği nedeniyle artık hava olaylarının beklenmedik olaylar olduğunu ifade etti. Eskiden 3 gün önceden uyarılar yapılabilirken şu anda yarım saat, 40 dakika içerisinde ani yağışların yaşanabileceğini söyledi.
“2030’a kadar bir daha görürüz”
Daha öncede benzer sel felaketlerinin İstanbul’da yaşandığını ve ders alınmadığını söyleyen Prof. Dr. Levent Kurnaz, “Tedirgin olmamız gerekiyor, o kesin. Şu anda bulunduğumuz yer mesela çok ciddi yağışta su altında kalan bir yer. Bizim evimizde de oluyor, pek çok yerde oluyor ve göre göre oluyor çoğu noktada.Tedirgin olmamız çok doğru. 2009’da bu yağışın olduğu bölgede, İkitelli, Ayamama bölgesinde çok ciddi bir sel felaketi yaşadık ve 31 can kaybı olmuştu. Şimdi aynı yerde o zaman olduğundan biraz daha az yağış düştü ve bu ilk defa oluyormuş gibi bir davranış içerisinde. Hayır, bu ilk defa olmuyor. 14 sene önce çok daha büyük bir felaketi aynı yerde yaşadık ve maalesef biz ondan hiçbir şey öğrenmedik. Biz yine aynı binaları aynı dere yataklarına yapıyoruz. Aynı tırları aynı yerlerde bırakıyoruz. Ondan sonra da, o sefer hatırlıyorsunuzdur 2009’da TIR parkında, İkitelli de ki tır şoförleri uyurken yakalanmışlardı. Şimdi neyse ki uyurken yakalanma durumu söz konusu olmadığından daha az can kaybıyla atlattık. Ama emin olun 2030’a kadar bir daha görür müyüz, görürüz” ifadelerini kullandı.
“Günler öncesinden ‘hazırlıklı olun’ demenin imkanı yok”
Kurnaz, “İstanbul için zaten hiçbir şey beklemiyoruz. Yani hiçbir yağışı beklemiyoruz ki. Bu yağışlar beklenmedik yağışlar olduğu için tehlikeli. Yoksa 3 gün önceden bu yağışın geleceğini biliyor olsak hayat çok daha kolay olurdu hepimiz açısından. Mesela 2017 yılıydı sanırım dolu yağmıştı, Temmuz sonunda İstanbul’a. Onun uyarısı yarım saat, 40 dakika önceden yapıldı, ‘Aman dikkatli olun’ diye. Şimdi tabi ki doğa artık öyle bir duruma geldi. 3 gün önceden ‘Balkanlardan üstünden soğuk hava dalgası geliyor’ falan, öyle bir durumda değiliz. Birden oluyor ama şunu da bilelim, Yunanistan’da bizim İkitelli’de yağan yağışın 3 katını alan yerler var. Oraları da sel bastı. Ama az çok biliyoruz bu yağışların geleceğini. Çünkü şuan da Akdeniz’in ortasında böyle çok alışılmadık kuvvette alçak basınç bölgesi var ve devamlı Yunanistan’ın üzerine yağış getiriyor. Sel üstüne sel basıyor, biz onun biraz daha uzağında kaldığımız için bize nispeten daha az geliyor. Bu İkitelli’deki gibi bir şey Silivri’de olur mu? , Çanakkale’de olur mu? , Edirne’de olur mu? , Düzce’de olur mu? , bunların hepsi olabilir, mümkündür. Ama hani bunun zamanını söylemek ancak yarım saat, 1 saat, 2 saat önceden mümkün. Günler öncesinden ‘Hazırlıklı olun’ demenin çok fazla imkanı yok bu konuda.” dedi.
“Aşırı yağışlara karşı hepimizin daha iyi hazırlanması gerekiyor”
Metrekareye düşen yağış miktarının önemi hakkında açıklamalarda bulunan Levent Kurnaz, “Birtakım sayıları verdiğimiz zaman, hiçbir şey ifade etmiyor. Benim açımdan da ifade etmiyor. Metrekareye 150 kilogram dediğimizde bu iyi midir, kötü müdür bilmiyoruz. İstanbul’ a normalde, 1 ay boyunca Eylül ayından düşen yağışın 2 katı 2 saat içerisinde düşüyorsa bu önemli bir sorundur. Bu yağış değil İstanbul’a, dünyanın neresine düşerse düşsün önemli bir sorundur. Sadece bu sorunla yaşamaya alışmış yerler bu sorunu nispeten rahat atlatabilir. Yani Hindistan’a gittiğiniz zaman onlarda yağış zaten devamlı öyle yağıyor. O zaman diyorsunuz ki ‘Bu Hindistan’ın normal yağışı’. Onlar bu yağışın 3-4 katı olduğu zaman dertlenmeye başlıyorlar. Bizim için aşırı yağış bu. Onun için de bu aşırı yağışlara karşı hepimizin daha çok hazırlanması, belirli kurallara uyması gerekiyor. Biz kendi koyduğumuz kanunlara, kurallara, yönetmeliklere uymuyoruz. diye konuştu.
“Bunları ancak sel olduğu zaman konuşuyoruz”
Yaşanan kayıplar ve yerleşim yerleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunan Prof. Dr. Levent Kurnaz, “Bizim kanunlarımıza, yönetmeliklerimize göre yağmurda su basabilecek bir yerde konut olması yasak. Kim kontrol edecek bunu ? Belediye edecek, bakanlık edecek, denetleyecek. Kimse kontrol ediyor mu? Hayır. Ana problemimiz bu. Sen bunun yasak olduğunu biliyorsun ve yine de kiralıyor musun? Kiralıyorsun, çünkü maddi imkanın o kadar. O zaman da insanı suçlayamıyorsun. Yani orada oturan kişi suçlu değil ama onun ev sahibi kesinlikle suçlu. Onu denetlemeyen belediye, devlet aynı suçluluk zincirinde. Ama bunu biz ancak sel olduğu günlerde konuşuyoruz. Sel gittiği zaman kimsenin onları kontrol ettiği yok. Şimdi böyle bir ortamın içerisinde hepimiz birbirimizi eğliyoruz. Sonra sel basıyor, o basan selde 4 can kaybı oluyor. Sayı 7’ye çıktı sanırım şu anda. O zaman da ‘Aman Allah’ım nerede yanlış yapıyoruz.’ diyoruz” ifadelerini kullandı.
“Bu yağış, İstanbul’un 2 günlük su ihtiyacını karşıladı”
Yaşanan ani yağışın, sıcaklıkların artmasıyla birlikte yaşanan susuzluğa etkisine değinen Kurnaz, “Yağışın nereye yağdığına önemli. Yani mesela bu İkitelli yerine Ömerli’de olmuş olsaydı. İstanbul mutlu olurdu. Ama buraya yağan yağış, olduğu gibi İkitelli Ayamama akarak Marmara denizine gitti. Dolayısıyla onun etkisi olmadı değil oldu ama belki İstanbul’un 2 günlük su ihtiyacını karşıladı, daha fazla değil. Ömerli’ye yani o havzaya yağıyorsa aktığı zaman Ömerli barajını besleyecek. Bir barajın üstüne yağıyorsa barajı besleyecek. Ama onun dışında bir alana yağıyorsa o zaman yavaş yavaş yağması önemli, ki toprağın altına geçsin, yer altı sularını beslesin. Onlar da bir noktada gidip barajları beslesinler.” diye konuştu. (DHA)