TSYD Başkanı Oğuz Tongsir’in bilinmeyen yönlerini açıkladı

80’li yılların başında Milliyet’te başladı, usta-çırak ilişkimiz Oğuz Tongsir ile.
O Bab-ı Ali’de tecrübeli bir muhabir.
Ben İzmir’de henüz mürekkep koklamamış, stajyer bir muhabir.
Sonra Güneş Gazetesi, Kanal 6, Fotospor, Kanal D, Show Tv ve son olarak Lig Tv’de aynı ekipte, omuz omuza çalıştık.
Bazen o benim müdürüm oldu.
Sonra yoruldu, görevi devretti.
Bazen ben onun müdürü oldum.
Ama bizdeki müdürlük, sadece işin hamallığını üstlenmekti.
Klasik şekliyle kimse kimseye müdür olmadı.
Dost oldu, abi oldu, kardeş oldu.
30 yıldan çok hiç değişmedi karşılıklı sevgimiz, saygımız.
Farklı bir kişiliktir.
Hem halk, hem salon adamıdır
Çalışılması zordur.
Çünkü işinde titizdir, iddialıdır.
Kaprisi de çekilmez.
Lig Tv’de yıllar boyu bir yardımcı beğendiremedik kendisine.
Gelen gitti.
Herkes pes etti.
Bir İlban Karamüftüoğlu dayabildi, sağolsun..
Bazıları pek sevmez, Oğuz Tongsir’i.
Kıskançlıktan mı, çekememezlikten mi acaba?
Ya da iyi tanıyamamaktan mı?
Bilmiyorum.
Dostları ise çok sever.
Çünkü dostlarıyla paylaşımcıdır, güler yüzlüdür, hoş sohbettir.
Vefalıdır.
Herkesle konuşur ama herkesle dost olmaz.
Seçer dostlarını, elekten geçirir.

Sabah bizim köyün mezarlığının önünden geçtim.
Köyün hemen yanında, ağaçlarla dolu bir tepenin yamacında.
Manzarası lebiderya.
Bir anda Oğuz Tongsir geldi aklıma.
Hayrola!
Mezarlık ve Oğuz Tongsir ne alaka?
Yaşarken mi gömeceksin adamı?
Tövbe.
Öyle değil valla.
Şöyle.

Özellikle Show Tv ve Lig Tv’de çok yoğun bir tempoda çalıştık, yıllarca.
Maraton, Televole..
Maç yayınları, haber bültenleri.
Röportajlar, canlı bağlantılar.
Sabah akşam.
İş, iş, iş.
Üstelik hep zirvede olmalısın, hep zirvede kalmalısın.
Ratingte birincisi değilsen,ağzınla kuş tutsan başarısızsın.
O yüzden sinir, stres dorukta.
Serviste mide ilacı karaborsa.
Oğuz abi sağolsun, o telaşta öyle espriler yapardı ki, bir anda ne sinir kalırdı, ne stres.
Anti asit gibiydi.

Yine iş manyağı olduğumuz bir gün.
Süper Lig’de 9 maçın hepsini aynı anda yayınlayacağımız ilk gün.
Türkiye’de bir ilk.
Abartmıyorum.
Çişin gelse bile tutacaksın, uzun süre tuvalete gidemezsin.
Prostat olma riskin yüksek.
Servis arıkovanı.
Koşturan koşturana.
Oğuz abi böyle bir ortamda, uzak bir semteki cenazeden döndü, o gün.
Hepimiz adına gitmişti cenazeye.
Servise girer girmez bana baktı ve dedi ki.
“İnsan ölünce geride kalanlara yük olmamalı. Mesela ben ölünce Zincirlikuyu’ya gömüleceğim. Cenazeme gelmek çok kolay. Ama sen ölünce biz ayvayı yedik. Havaalanına git, uçağı bekle, İzmir’e in, camiyi bul, sonra nerede olduğu bilinmeyen bir mezarlıkta seni göm. Bir de yağmur yağarsa tam yandık. Ardından aynı yolu geri dön. Yok, sen bizden önce ölme arkadaş.”
..Ve serviste kahkahalar.
O günden sonra her cenazede yapardı, bu espriyi.

Köy mezarlığından geçerken bu sohbet geldi aklıma.
..Ve o an karar verdim.
Ölünce bu mezarlıkta gömüleceğim ben.
Oğuz abi asıl şimdi ayvayı yedin sen.
Datça’ya karayoluyla gelsen, en az 11-12 saat.
Uçak desen, o da büyük dert.
Ya Dalaman’a ineceksin, ya Bodrum’a.
Artı Datça’ya ulaşmakla işin bitmiyor.
Dağları aş.
Virajları dön.
Köyü bul.
Çile bülbülüm çile.
Nihayet Mesudiye.
Biliyorum yol boyunca bana küfür edeceksin.
En iyisi sen benden önce gitmelisin.
Şaka bir yana.
Kal sağlıcakla.
TSYD Başkanlığını bir kez daha kutlarım.
Yakışıyorsun o koltuğa.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir